İstanbul'da gazeteciler "özgür basın" talebiyle Cağaloğlu'ndan İstanbul Valiliği'ne yürüdüler. Çok sayıda gazeteci katıldığı eyleme vatandaşlar da destek verdi.
Gazetecilerin açıklaması şöyle:
"Gazetecilik, uzun yıllardır iktidarların baskısı altında inim inim inliyor. Telefonlarla gelen talimatlar, sansür ve otosansür gazetecileri boğuyor. Baskı, sansür ve otosansürün ne kadar yakıcı olduğu son iki hafta içinde gözler önüne serildi.
Başbakan, gazetelerdeki haberlere, televizyon canlı yayınlarına ve hatta alt yazılara müdahale etmekte tereddüt etmiyor, "bunları böyle tek tek arayacaksın" diyebiliyor.
Bir genel yayın yönetmeni, gazetesinde yayınlanacak bir kamuoyu araştırmasını iktidar lehine değiştirmeyi düşünüyor, hatta bu 'cin fikri'ni üst yöneticisine teklif ediyor.
Bir başka yayın yönetmeni, iktidarın ve patronun baskısıyla yazarlarını işten çıkarmak zorunda kaldığını açıklıyor.
Bunlar demokratik bir hukuk devletinde, basın özgürlüğünün bulunduğu bir ülkede söz konusu olamaz.
Peki bunlar neden Türkiye'de oluyor? Daha da önemlisi bunlar neden Türkiye'de büyük fırtınalar
koparmıyor? Sivil toplum örgütleri, sendikalar, siyasi partiler ve daha da önemlisi haber alma hürriyeti zedelenen halk, neden ayağa kalkmıyor?
Bu boş vermişliğe, bu tepkisizliğe son vermek için biz bugün sokaktayız.
Medyanın itibarının ayaklar altına alınmasının sorumlusu tek başına iktidar değil, olamaz.
Baskıya ortak olan gazete ve televizyon patronu da, gelen telefonlara "emredersiniz" diyerek haberleri sansürleyen medya yöneticisi de, daha haberi düşünme aşamasında otosansür uygulayan gazeteci ve televizyoncu da sorumludur.
Evet, burada kolektif bir zafiyet var. Ama artık yeter. Bundan sonra susamayız, susmamalıyız.
Gün, yaşananları halının altına süpürme günü değil, gün öz eleştiri yapma günü; gün, mesleğimize dört elle sarılma günü; gün gerçekleri alabildiğine yazma ve baskılara direnme günüdür.
Gün, yıllarca iktidar baskısı karşısında gazetecileri feda edenlerin, gazeteciler haksız şekilde ceza evine atılırken gözlerini kaçırıp ıslık çalanların, iktidarla iş tutmak adına gerçekleri eğip bükenlerin meslektaşlarından 'ama'sız özür dileme günüdür.
Gün, gazeteciliğin ve gazetecilerin ayağa kalkma günü; halkın haber alma hakkının arkasında durma günüdür.
Unutmayın, iktidarlar gelir geçer, asıl olan gazeteciliktir.
Ve, "Alo Başbakan, Artık Yeter"... Şiddeti alenen övmediği sürece en aykırı görüşlerin bile kendine yer bulabildiği rejimlere demokrasi deniyor... Öte türlüsüne ne dendiği ise günlerdir Türkiye'nin gündeminde..."
Kaynak: Onedio.com
Aslında söylenecek çok şey var nereden başlama konusunda bir fikrin yok. Bu hükümet devletin başına geldiğinden beri başımıza gelmedik kalmadı. Dünya da en çok gazetecileri hapiste olan ülkeler arasında birinci sıradayız. Canım ülkem benim... Bu kadar sansürler ortalarda dolanırken halkın uyuması da bir garip zaten neyse. Farkındaysanız Uğur Dündar, Ali Kırca, Reha Muhtar gibi gazeteciler, haberciler bir şekilde ortadan kayboldu ya da kayıp ettirildi. Umarım yaşlanacağım güne kadar geçen süre zamanda gazetecilerin gerçekten özgür ve bağımsız oldukları bir dönem dünya da yaşanır... İktidarların, siyasetçilerin elinde olmadan haber yapılabilir...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder